Bavul

Sergey Dovlatov

“Gözlerim boş bavula takılmıştı. Dibinde Karl Marx, kapağında Brodski. İkisi arasında ise gözden düşmüş, değerini yitirmiş koskoca bir yaşam… Bavulu kapadım. İçinde naftalin topakları boğuk bir sesle yuvarlandılar. Çıkardıklarım karmakarışık bir yığın halinde mutfak masasının üzerinde duruyordu. Bu, otuz altı yıl boyunca biriktirebildiklerimdi. Ülkemde geçirdiğim otuz altı yıllık ömrümün bir bilançosu. “Gerçekten de hepsi bu mu?” diye düşündüm. Ardından da, “Evet, demek ki hepsi bu kadarmış…” diye yanıtladım kendimi. İşte o anda, hani nasıl derler, kendimi bir anda anılar girdabına kapılmış buldum. Belli ki şu pılı pırtının arasına saklanmışlardı. Kapağı açınca hepsi dışarı nüfuz etti. Bütün bu anıları herhalde Marx’tan Brodski’ye şeklinde adlandırmak gerekiyor. Ya da ne bileyim, Biriktirebildiklerim de olur. En basit haliyle Bavul da diyebiliriz…”

Sergey Dovlatov’un en önemli eserlerinden Bavul, Eyüp Karakuş’un Rusça aslından çevirisiyle…

KİTAPTAN ALINTI

Heyhat! Anıt heykeltıraşlığı basbayağı tutucu bir konu çıktı. Bunun da nedeni adından da anlaşılacağı üzere anıtsallığındaydı.

Gizliden gizliye roman yazabilir, senfoniler besteleyebilirsiniz. Yine kimselere göstermeden tuval üzerinde denemelerde bulunabilirsiniz. Ama dört metrelik bir yontuyu gözlerden ırak tutmayı denemeye kalkmayın! Olmaz! Bu tür bir iş için geniş bir atölye şart. Bir de hatırı sayılır miktarda yardımcı malzemeler. Ve de elbette koskoca bir asistanlar, kalıpçılar, taşıyıcılar ordusu. Velhasıl, resmen gözler önünde iş yapmanız kaçınılmaz. Bunun anlamı şudur: rejime ve hükümete kayıtsız şartsız itaat! Deneysel bir çalışma ise aklınızın ucundan dahi geçmesin!

Birinde, ünlü bir heykeltıraşın atölyesini ziyaret etmiştim. Orada burada tamamlanmamış işleri yükseliyordu.

Daha ilk bakışta Yuri Gagarin’i, Mayakovski’yi, Fidel Castro’yu tanımıştım. Ancak daha dikkatli bakınca şaşkınlıktan donakaldım. Çünkü hepsi de çıplaktı. Yani, büyük bir iyi
niyetle yontulmuş kıçlarıyla, erkeklik organlarıyla ve dalgalı kaslarıyla bildiğiniz anadan üryandılar…

Dehşetten soğuk terler döktüğümü hatırlıyorum.

“Şaşıracak bir şey yok aslında,” diye açıklamada bulundu heykeltıraş, “bizler realist değil miyiz? Önce anatomilerini çıkarıyoruz, ardından giydiriyoruz…”

Öte yandan bizim heykeltıraşlar zengin insanlardır. En çok da Lenin heykellerinden kazanırlar. Karl Marx’ın büyük emek isteyen sakalı bile o kadar para getirmez.