Çelik Fırtınalarında
Ernst Jünger
I. Dünya Savaşı’na genç bir teğmen olarak katılan Alman edebiyatının büyük ve tartışmalı ismi Ernst Jünger, bu savaştan on dört yara, beş madalya ve birçoklarınca “belki de yazılmış en iyi savaş anlatısı” olarak tanımlanan bir başyapıtla, Çelik Fırtınalarında ile döner. Kitap yayımladığında henüz yirmi beş yaşında olan Jünger için, savaş edebiyatına bambaşka bir boyut kazandırmasından dolayı “20. yüzyılın Homeros’u” bile denilmiştir.
Çelik Fırtınalarında, yazıldıktan tam bir asır sonra, Tevfik Turan’ın Almanca aslından çevirisiyle ilk kez Türkçede…
Bu kitabı neden yayımladık?
Ernst Jünger geçen yüzyılın hakkında en çok konuşulan, tartışılan yazarlarından biri ve bu kitap da onun en bilinen eseri, başyapıtı. Çelik Fırtınalarında, hem üslubu hem de savaşa bakış açısıyla alışılmışın dışında bir anlatı. Jünger’in alışılmış bir savaş karşıtı tutum takınmaksızın, savaşı ve savaşın perde arkasını olduğu gibi resmederek savaşın ne menem bir vahamet olduğunu aktarışı; üstelik bunu henüz yirmi dört yaşındayken başarabilmesi, yazarı ve eseri savaş edebiyatı külliyatı içerisinde hayli özel bir yere koyuyor. Bu nedenle bu kitabı yayımlamakta tereddüt etmedik. Ayrıca, kitabın çevirisi de büyük bir heyecan dalgası yarattı bizde. Değerli çevirmenimiz Tevfik Turan, biraz da “Bu eser 1920’li yıllarda (yani Almanya’da yayımlandığı yıllarda) dilimize kazandırılsaydı nasıl olurdu?” sorusuna cevap niteliğinde bir yaklaşımla çevirdi bu eseri. Turan, eserin özgün ve içeriğiyle zıt duran yumuşak üslubunu korurken bir yandan da dönemin ruhunu, o günkü Türkçenin artık konuşma ve yazı dilimizde pek sık ve hatta hiç rastlamadığımız sözcük, sözdizim ve ifade tercihleriyle yakalamayı hedefledi. Bunun dışında, yayınevi olarak şunu savunuyoruz: Bir edebiyat eserini sadece bizi etkileyecek bir öyküyü, karakterleri veya olay örgüsünü bulmak için değil, dağarcığımıza yeni (eski olsa da ilk kez duyuyorsak yenidir!) sözcükler, deyimler katmak; özgün metaforlar, anlatım biçimleri ve sözdizimleri keşfetmek için de okuruz. Michel Butor’un tarifiyle, yeni gerçekliklere yeni anlatım biçimleri gereklidir. Eğer bu olmasaydı bütün edebiyat metinleri birbirine benzerdi ve biz de belli cümleler ve sözcüklerle çevrili bir alanda mahsur kalırdık ki bu da edebiyatın doğasına tamamen aykırıdır. Bu nedenle, değerli çevirmenimizin bu cesur girişimine sahip çıkmaktan dolayı da ayrıca mutluyuz.