Kolıma Öyküleri'ni Türkçeye kazandıran çevirmenimiz Gamze Öksüz'le söyleşi

Kolıma Öyküleri çevirilerinin coğrafyası genişlemeye devam ediyor. 16 Ocak 2021 tarihinde Şalamov’un doğum yeri olan Vologda’da yazarın anısına geleneksel edebiyat gecelerinden biri daha düzenlendi. Gecede, Kolıma Öyküleri’nin ABD’de (çevirmen D. Rayfield) ve Türkiye’de (Çevirmen G. Öksüz) yeni çıkan çevirileri tanıtıldı. Olga Klyuçaryova, öyküleri çevirmekle kalmayıp aynı zamanda Şalamov hakkında bir kitap yazan Rusça çevirmen ve filolog Gamze Öksüz ile görüştü. (Söyleşinin Rusça orijinali için: bit.ly/2Z8SlVd )

Olga Klyuçaryova: Sayın Gamze Hanım, lütfen bize kendinizden ve çalışmalarınızdan söz edin.

Gamze Öksüz: Merhaba! 1968 yılında Ankara’da doğdum ve eğitim hayatımı burada tamamladım. Rus edebiyatına ilgim üniversite yıllarından önce başlamıştı. 1989 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden filolog olarak mezun oldum. 2005 yılından beri Gazi Üniversitesi’nde (şimdiki adıyla Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi) Rus dili ve edebiyatı dersleri vermekteyim. 2015 yılında doçent unvanı aldım. Uzmanlık alanım 19. ve 20. yüzyıl Rus edebiyatıdır. Öğrenci olduğumuz yıllarda edebiyat derslerimiz sadece 19. yüzyıl ile sınırlıydı. Ancak yıllar geçtikçe Sovyet edebiyatıyla tanıştım ve bu dönemin konu ve yazar çeşitliliği doğrusu beni şaşırttı. Şimdi doktora aşamasındaki öğrencilerime Sovyet edebiyatı dersleri veriyorum.

 

Şalamov’un Kolıma Öyküleri’ni neden çevirmeye karar verdiniz? Sizin için bu yazarın ele aldığı konular ne anlam ifade ediyor?

Aslında öyküleri çevirmeye başlamadan önce Sovyet kamp edebiyatı ve özellikle de Varlam Şalamov hakkında bir kitap yazmayı planlıyordum. Meğer kader kendi yolunu çizmiş bile. Kitap çalışmamın henüz en başlarındayken hiç beklemediğim bir anda İstanbul’daki Jaguar Kitap’ın sahibi Behlül Bey beni arayarak Kolıma Öyküleri’ni çevirmemi rica etti. Bu telefon görüşmesi beni inanılmaz derecede şaşırttı çünkü yazmayı planladığım kitabın konusu tesadüfen tam da buydu. İlk başta bu teklife ne cevap vereceğimi bilemedim ama sonra Türkiye’nin en iyi yayınevlerinden biri beni seçtiğine ve kader de bu çeviriyi karşıma çıkardığına göre mutlaka çevirmeliyim diye düşündüm. Sonuç olarak yayınevi ile anlaştık ve Kolıma Öyküleri’nin farklı serilerinden seçilen 47 öyküyü çevirdim.

 

Çeviri sürecinde ne tür zorluklarla karşılaştınız? Çeviride dili uyarlama zorunluluğunun çoğu zaman ciddi sorunlara neden olduğu bilinen bir gerçektir. Zihniyet farklılığı ve daha pek çok etken bu süreçte önemli rol oynar.

Çeviri benim için bir sanattır. Edebi metin çevirisindeki en büyük zorluk ise yazarın üslubunu verebilmektir, çünkü yazarları birbirinden ayıran en önemli şey üsluptur. Bu bağlamda Şalamov’un ‘yeni edebiyat’ anlayışının ince detaylarını aktarabilmek benim için kolay olmadı. İlk öyküyü (“Karlar Üzerinde”) çevirmeye başladığımda, onu hayatımın sonuna kadar asla bitiremeyeceğimi düşündüm. Öykülerin içeriği kadar Varlam Tihonoviç’in dili de benzersizdir. Kısa ve ilk okunduğunda duygusuz gibi gelen cümleler okuyucunun yüzüne adeta bir tokat gibi iner! Benim için en zor olan, bu duyguyu aktarabilmekti. Öykülerdeki duygu yoğunluğundan dolayı çeviri yaparken gözyaşlarımı tutamadığım anlar oldu. Buna ek olarak kamp yaşamına özgü bazı terimleri çevirirken çok zorlandım.

 

Lütfen bize Şalamov ile ilgili kitabın ve ele aldığı konuların Türkiye’de nasıl algılandığından bahsedin. Eleştirmenlerden ve okuyuculardan gelen geri bildirimleri bizimle paylaşın.

Kamp teması bizim kültürümüze tamamen yabancı bir konu. Bütün dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de en çok Nazi kampları bilinir. Çünkü bu konu hakkında çok şey yazıldı, anlatıldı ve gösterildi. Gulag kamplarını ise özellikle son zamanlarda yapılan bazı bilimsel çalışmalardan ve çeşitli Rus yazarlarının eserlerinden öğrenmeye başladık. Son yıllarda V. Grossman, G. Vladimov, S. Dovlatov, Y. Ginzburg gibi yazarların eserleri Türkçeye çevrilmeye başlandı. Buna rağmen kamp konusunda ülkemizdeki en ünlü yazar A. Soljenitsın’dır. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Şalamov’un adının maalesef Soljenitsın’ın gölgesinde kaldığını düşünüyorum. Şahsi fikrime göre Varlam Tihonoviç, kamp edebiyatının en iyi ve en gerçekçi yazarıdır. Bu kadar değerli bir yazarı Türk okurlarıyla buluşturmuş olmamızdan kıvanç duyuyorum. Üniversitelerimizdeki öğrenciler 20. yüzyıl Rus edebiyatı derslerinde Şalamov’u okumaya başladılar. Yazarın hayatında ve öykülerinde geçen olayları okuduklarında çok etkileniyorlar. Sosyal medyadaki paylaşımlara baktığımda öykülerle ilgili olarak eleştirmenlerin ve okurların olumlu yorumlar yaptıklarını ve öykülerin devamını beklediklerini öğreniyorum. Yayınevinin kararı doğrultusunda Kolıma Öyküleri’nin ikinci cildini çevirmeye başladık bile.

 

Çalışma konunuzun sadece Şalamov temasıyla sınırlı olmadığını biliyoruz. Rus ve Sovyet dönemlerinin farklı yönleriyle ilgili pek çok çalışmanız var. Yazdığınız makaleler arasında “Sovyet Gulag Kamp Sisteminde Kadın Olmak”, “Kolıma Öyküleri’nde Ölüm Kenti Magadan” gibi çalışmalar var. Mümkünse bu konu hakkında bilgi verin.

Üniversitemizde akademik çalışma yaparken Rusya’daki sistemden farklı olarak sadece tek bir konu ile sınırlı kalmak yerine çeşitli konulara eğilmemiz beklenir. Benim Sovyet dönemiyle ilgili olarak bir araştırma kitabım var. Ayrıca sizin yukarda saydıklarınıza ek olarak “Kamp Anaforunda Bir Hayale Tutunmak: Yevgeniya Ginzburg’un Aile Kurma Mücadelesi”, “Sovyet Rusya’da Yeni Sistemin İnşasında Propaganda Afişlerinin Rolü”, “Gulag Kamplarından Gelen Çığlık” gibi makale ve bildirileri sayabilirim. “Kamp Esaretinden Edebiyata: Şalamov ve Kolıma Öyküleri” adlı kitabı Şalamov’a ithafen kaleme aldım. Kitap Varlam Tihonoviç’in hayatını, edebiyata yaptığı değerli katkıları, kampları ve elbette Kolıma Öyküleri’ni anlatıyor. Şalamov’un adının bundan sonra yapılacak çalışmalarla Türkiye’de daha fazla duyulmasını umut ediyorum.

Sizinle tanıştığımıza çok memnun olduk! Teşekkür ederiz!