Doğa Araştırmaları
Seneca
Seneca, yaklaşık iki bin yıl önce kaleme aldığı Doğa Araştırmaları’nda doğayı sorgulamadan önce amacını ve sınırlarını şöyle açıklamıştı:
Hem kendisiyle hem de başkalarıyla ilgili olayları öngörüp yönetebilen bir zihne sahip olduğunu düşünenler de vardır. İçinde bizim de bulunduğumuz bu evrenin gayesiz olduğunu, doğanın rastlantılarla ya da yaptığı şeyin bilincinde olmadan hareket ettiğini düşünüyorlar. Bütün bunları öğrenmeye ve nesnelere sınırlar atfetmeye ne değer biçiyorsunuz? Örneğin Tanrı ne kadar muktedirdir? İlkin kendi mi maddeyi yarattı, yoksa zaten var olan bir maddeyi mi kullandı? Tasarım mı maddeden önce geldi, madde mi tasarımdan?
Tanrı istediği her şeyi yaratabilir mi, yoksa eserinde herhangi bir bozukluk olmasa da, işlenmesi zor bir maddeden yararlanan bir sanatçı gibi, birçok yaratımında işlediği madde onu yanıltabilir mi? Bütün bunları araştırmak, öğrenmek ve onlar üzerinde yoğunlaşmak, niçin ölümlülüğün sınırlarını aşmak ve daha iyi bir kader yazmak anlamına gelmesin? Bütün bunların senin ne işine yarayacağını mı soruyorsun? Bu sayede hiçbir şeyi değilse de en azından her şeyin Tanrı ölçüsünde kısıtlı olduğunu bilmiş olacağım.
Belki de bu yüzden Seneca, klasik sıfatını fazlasıyla hak eden Doğa Araştırmaları’nda sadece doğa olaylarını tasnif ederek yorumlamakla kalmadı; bunu yaparken, Aristoteles’ten veya diğer Yunan doğa bilimcilerinden farklı olarak, devrinin sorunlarına da değindi. Geçerli kehanet anlayışlarını ve batıl inançları eleştirdi. Örneğin, Zeus’un yıldırım oku fırlatamayacağını, çünkü yıldırımların doğal bir fenomen olduğunu söyledi. Vezüv patlamasıyla ilgili Antikçağ’daki ikinci temel kaynak olma özelliği taşıyan eserinde, depremin doğal nedenlerine ilişkin farklı görüşleri aktarmakla yetinmeyerek deprem korkusunun yersizliğini Stoa felsefesine göre eleştirdi, hatta bu korkuya karşı tesellilerini sundu. Doğayı insandan ayırmadı ve toplumsal eleştiri ve önerilerini ondan iki bin yıl sonra neredeyse hâlâ aynı dertlerden muzdarip okurlarıyla paylaştı.
Seneca’nın bugüne dek dilimize kazandırılmamış Doğa Araştırmaları’nı C. Cengiz Çevik, Latince aslından çevirdi.
Kapak tasarım (Jaguar Kitap için): Jon Gray (gray318)
Bu kitabı neden yayımladık?
Roma İmparatorluğu’nun, dolayısıyla Latin dilinin en büyük düşünür ve yazarlarından olan Seneca; zengin dili, insan ruhunu kavrayan ve etkileyen düşünceleriyle önemini hâlâ korumaktadır. Doğa Araştırmaları, adından da anlaşılacağı gibi doğa [olayları] üzerine bir kitap… Ama Seneca depremler, yanardağlar, rüzgârlar vs. üzerine konuşurken bir şekilde konuyu yine insana, insan ruhuna ve insanın bu olaylar karşısındaki tepkilerine getiriyor ve derin felsefi açıklamalara giriyor. Anlatısını yan öykülerle (mesela Hostius Quadra’nın Borgesvari olağanüstü öyküsü gibi), büyük şairlerin dizeleriyle süslemesi, eseri kuru bir bilim kitabı olmaktan çıkarıp nefis bir edebî kimliğe de büründürüyor. Eski zamanların gündelik yaşamlarına ilişkin benzersiz ve ilk elden bilgiler vermesi de diğer önemli özelliklerinden biri. (“Ne zaman bir Güneş tutulmasını gözlemlemek istesek, zemine içi yağla ya da ziftle dolu çukurlar açarız.” derken örneğin…) Böyle değerli bir kitabı C.Cengiz Çevik gibi usta bir kalemin çevirisinden ilk kez dilimize kazandırdığımız için mutluyuz.