Salamina Askerleri

Javier Cercas

Javier Cercas'ın, İspanyol iç savaşının önemli isimlerinden Sánchez Mazas'ın "can alıcı" hikâyesini anlattığı Salamina Askerleri, Gökhan Aksay'ın özenli çevirisiyle ilk kez Türkçede.

Sánchez Mazas'ın ölümden nasıl kurtulduğunu ve savaş günlerinde neler yaşadığını araştıran Javier Cercas, bir boyut daha geliştirerek romanın yazılışını da anlatı unsuru olarak ustalıkla kullanıyor.

Salamina Askerleri, dünya edebiyatının en önemli modern klasiklerinden biri...

"Olağanüstü bir kitap... Uzun zamandır okuduklarım arasında en iyisi..."
Mario Vargas Llosa

"Baştan çıkarıcı doğrudan anlatımı ve zarafetiyle Javier Cercas, modern Avrupa edebiyatındaki birçok büyük romanın en büyük temalarından birisi olarak karşımıza çıkan, gündelik hayatımızda hakikati bulma çabasını ve tarihle yüzleşmeyi kıvrak zekâsının emrine veriyor. Cercas'ın, sonunda böyle olduğuna çoğunlukla bir kere daha hak verdiğimiz inanılmaz hikâyeleri var. Yine harika bir roman yazmış."
Susan Sontag

"Mükemmellik derecesinde iyi işlenmiş bir kitapla, epik romanın gereken tüm özelliklerini tek başına vermeyi başarıyor Cercas."
Alberto Manguel

Kitap Üzerine Yazılar

Bütün Kahramanlar Ölüdür, Ömer Türkeş:
http://www.sabitfikir.com/elestiri/butun-kahramanlar-oludur

Tarihin Gerçekliğinden Edebiyatın Kurgusuna, Banu Yaldıran Genç, Agos'un Kitap/Kirk, Aralık 2012
http://tembelveyazar.blogspot.com.tr/2012/12/version1.html

Salamina Askerleri, ntvmsnbc.com'un soruşturmasında 2012'nin en iyi dördündü romanı:
http://www.ntvmsnbc.com/id/25409569/

    KİTAPTAN ALINTI

    Şemsiyenin altında, göle dönüşmüş bir meydanı geçerken, “şimdi hatırlıyorum” dedi. Durmuştu. Bu hatırlayışın, beni alıkoymak için son anda atılmış bir yem olduğunu düşünmekten kendimi alamadım. “Sánchez Mazas ayrılırken, yaşadığımız şeylerle ilgili bir kitap yazacağını söylemişti; hepimizden söz edecekti o kitapta. Adı Salamina Askerleri olacaktı. Tuhaf bir isim, değil mi? Kitabı bize göndereceğini de söylemişti. Ama bir ses çıkmadı.” Angelats bana bakıyordu. Sokak lambasının turuncu ışığı gözlüğünün camlarında yansıyordu. Kemik yapısını ele veren göz çukurlarına, alnının çıkıntısına, elmacık kemiğine, yarılmış çenesine bakarken, bir an için, onun kafatasının çizimine bakıyormuşum duygusuna kapıldım. “O kitabı yazıp yazmadığını biliyor musunuz?”
    Sırtımda bir ürperti hissettim. “Evet, yazdı” demek üzereydim. “Ama size yazdığını söylersem, onu okumak isteyeceksiniz ve sonunda bulacağınız şey yalandan ibaret olacak.” Böyle söyleseydim bir şekilde Angelats’a kötülük etmiş olacaktım. Soğuk durarak, “hayır” dedim.
    “Bu, yazmadığı anlamına mı geliyor, yoksa yazıp yazmadığından haberiniz olmadığı anlamına mı?”
    “Yazıp yazmadığını bilmiyorum” diye yalan söyledim. “Ama söz veriyorum, araştıracağım.”
    Yeniden yürümeye başlamıştı. “Eğer yazmışsa, o kitabı bana gönderirseniz çok memnun olurum. Eminim bizden de söz etmiştir. Daha önce anlatmıştım size, hep hayatını kurtarmış olduğumuzu söylerdi. O kitabı okuma düşüncesi beni çok heyecanlandırıyor. Anlıyorsunuz, değil mi?”
    Büsbütün kirlendiğim duygusuna kapılmak üzereydim.
    “Elbette anlıyorum. Ama merak etmeyin, kitabı bulur bulmaz size göndereceğim.”
    Ertesi gün, gazeteye ulaşır ulaşmaz, izin almak için yöneticinin odasına gittim.
    “Ne, yine bir roman mı?” dedi, müstehzi bir ifadeyle.
    “Hayır” dedim, “bu seferki gerçek bir hikâye.” Sonra, gerçek hikâyenin ne olduğunu anlattım ona.
    Benimkinin konusundan söz ettim. Beğendiğini söyledi.
    “Adını koydun mu?” diye sordu.
    “Sanırım evet” dedim, “ Salamina Askerleri.”