Odysseia'nın Kayıp Bölümleri

Zachary Mason

Odysseus’un Troya Savaşı sonrasındaki maceraları şöyle de özetlenebilir: “Bütün dönüşler İthake’yedir.”

Zachary Mason, Odysseia’nın Kayıp Bölümleri’nde Odysseus’un, deyim yerindeyse “bütün dönüşleri”ni, kırk dört bölümde yeni güzergâhlar çizerek, başka başlangıçlar ve farklı sonlar yaratarak anlatıyor. Calvino’nun Görünmez Kentler’de Marco Polo’nun anlattıklarını yeniden kurgulayarak bambaşka şehirler inşa etmesi gibi, Zachary Mason da canlı bir hayal gücü ve ona yakışan destansı bir dille Homeros’un destanını yeniden düşlüyor: İthake’ye giden yolda hayaller, kahramanlıklar ve hüzünlerle örülmüş yeni maceralar ve bambaşka hikâyeler sunuyor.

Mitoloji sevenleri yepyeni öykülerle tanıştıran Odysseia’nın Kayıp Bölümleri, Odysseus’la henüz tanışmayanları ise efsanelerin büyülü dünyasına davet ediyor.

Kapak tasarım (Jaguar Kitap için): Dwayne Booth (Mr.Fish)

Kitap Üzerine Yazılar

Aysu Önen, Homeros cover ft. Odysseus, SabitFikir:
http://www.sabitfikir.com/elestiri/homeros-cover-ft-odysseus

Esra Yalazan, Odysseus’un Bütün Dönüşleri, Kitap Zamanı:
http://www.zaman.com.tr/kitap-zamani_odysseusun-butun-donusleri_2249111.html

    KİTAPTAN ALINTI

    ÖNSÖZ
    Karmaşık bir eser olmasına rağmen Odysseia’da, beyaz kumlarla kaplı bir sahile demir atmış kara gemiler, bir mağaranın ağzında nöbet tutan yamyam bir dev, artık onu çoktan unutmuş evini bulmaya çalışırken yol iz bilmeden denizde ilerleyen bir adam gibi belli başlı birtakım imgeler ön plana çıkar. Bu imgeler, neredeyse üç bin yıl önce belirli bir şekilde bir araya gelerek bugün Odysseia olarak adlandırdığımız metnin bildiğimiz hâlini ortaya çıkardılar. Ama bunun öncesinde Homeros’un kullandığı malzemenin bir kalıbı yoktu. Anlatı akışkandı ve ögeleri bir iskambil destesindeki kartlar gibi değişik şekillerde dizilip farklı metinler doğuruyordu. Başka başka Odysseia’ların yankıları Helenistik fresklerde, Kiklad Adaları’nda bulunan mezar çömleklerinde ve Oxyrhynchus’taki kurumuş çöp yığınlarında yapılan kazılarda ortaya çıkan Ptolemaios Hanedanlığı öncesine dayanan papirüslerde görülüyor. Söz konusu papirüslerin arasında Odysseus’un hikâyesini standart destan formüllerinin dışına çıkıp tek bir tema veya imgeye olabildiğince odaklanarak anlatan kırk dört adet kısa varyasyon da bulunuyor.

    Umarım bu metinlerin çevirisi Homeros’un daha eski adalarının ruhlarına ışık tutar. O adalarda tanıdık Karakterler yeni bir sahnede yerlerini alıyor ama kısa bir süre sonra huzursuzluğa kapılıp kalıplarına sığamıyor, arkalarını dönüp, isimlerini unutup yollarına devam ediyorlar.

    1. HÜZÜNLÜ BİR AYDINLANMA
    Odysseus aydınlık bir günde küçük bir tekneyle İthake’ye varır. Adanın doğu yakasının bu kadar tanıdık gelmesi şaşkınlık vericidir. Kafası karışık bir hâlde, on beş yıldır aklına bile gelmeyen bir akıntıya kapılarak, çocukken yüzdüğü bir koyun ağzına yanaşır. Tüm sabırsızlığı kaybolur gider ve denize doğru uzanan dallarının tırmanıp denize atlamak için birebir olduğunu hatırladığı bir meşe ağacının altına oturur. “Yirmi yıl geçti,” diye düşünür, “birkaç dakika daha geçse ne yazar?” Sessizlik içinde bir saat akıp gider ve yorulduğunu, artık eve gitse iyi olacağını fark edip kılıcını yerden alarak yola koyulur. Karşısına çıkacak herhangi bir engelin, atlattıklarının yanında devede kulak kalacağına şüphesi yoktur. Konağın durumu hemen hemen bıraktığı gibidir. Koyun ağılının kapısının tamir edildiği dikkatini çeker. Bacadan hafif bir duman yükselmektedir. “Onca yol kat edip anlık bir dikkatsizlik yüzünden bir çuval inciri mahvetmek amma saçma olur,” diye düşünerek elinde kılıcıyla yavaşça içeri süzülür.

    İçeride, Penelope dokuma tezgâhının başında oturmakta, yaşlı bir adam da ateşin başında uyuklamaktadır. Odysseus öylece eşikte durur. Penelope onu bir süre sonra görür ve bir çığlık atarak elindeki mekiği düşürür. Nefes almadan koşarak gelir, sarılıp öper ve Odysseus’un yanaklarını gözyaşlarıyla ıslatır. Başını göğsüne yaslayıp, “Evine hoş geldin,” der. Ateşin başındaki adam, sahiplenici bir şekilde ve acınası bir endişeyle ayağa kalkar. Odysseus, içgüdüsel bir şekilde, bu adamın Penelope’nin kocası olduğunu idrak eder. Hantal, beyaz saçlı ve şişman, bir kahraman olmayan ve hiç olmamış, Troya surlarının önündeki gözleri kör eden parıltılara bir saatten fazla dayanması imkânsız bu adamın Penelope’nin kocası olması fikri çok saçmadır. Tahminini doğrulamak için Penelope’ye döner ve onun da yaşlanmış olduğunu görür. Kalçaları genişlemiş, saçlarına aklar düşmüş, gözlerinin etrafında kırışıklıklar belirmiştir. Eve dönmüş olmasından kaynaklanan mutluluk dolu bakışları hariç, ancak yankısı kalmıştır güzelliğinin. Penelope geriye doğru bir adım atar ve Odysseus’un omzundaki derin yara izine dokunur. Onun meraklı, yaşlı adamınsa korku dolu bakışları Odysseus’a ayna olur. Esmerleşmiş teni, keçeleşmiş sakalı ve yıllarca savaşmaktan zayıflayıp sertleşmiş bedeniyle bir soyguncu, bir hortlak, bir deniz kurdu gibi göründüğünü fark eder.

    Penelope kendisini toparlamaya çalışarak elini Odysseus’un omuzuna koyar ve “Başımızın üstünde yerin var,” der. Sonra birden kendini koyverip ağlamaya başlar. Geri döneceğini düşünmediğini, sekiz senedir onu öldü bildiklerini, uzun zaman önce umudunu yitirdiğini, herkese münasip gelenden çok daha uzun bir süre boyunca beklediğini söyler. Odysseus sürgünde geçirdiği günler boyunca kafasında farklı farklı eve dönüş senaryoları kurmuştur ama Penelope’nin beklemekten vazgeçeceği hiç aklına gelmemiştir. Şehrin terk edilmiş, evin saldırgan talipler tarafından işgal edilmiş; Penelope’nin ise ölüm döşeğinde yattığı, öldüğü veya yakılmış olabileceği aklına gelmiştir, ama bu gelmemiştir işte. “Onca mesafe,” diye düşünür, “ve yol boyunca kalabileceğim birçok yer vardı.” Sonra neyse ki bir aydınlanma yaşar. Karşısındakinin Penelope olmadığını anlar. Kendi evinde değildir. Burası İthake değildir. Gördüğü zalim bir yanılsama, kindar bir tanrının kandırmacasıdır. Gerçek İthake başka bir yerde, deniz üzerindeki bir rotada gizlidir. Odysseus sersemlemiş bir vaziyette arkasını döner ve bu ızdırap verici gölgelerden kaçıp kurtulur.