Atocha'dan Ayrılış

Ben Lerner

Adam Gordon: Üniversiteyi bitirdikten sonra kazandığı "şiir bursu"yla İspanya'ya giden bir Amerikalı. Sorulursa İspanyol İç Savaşı ve şiir hakkında bir araştırma yaptığını söylüyor; ama kendi kişisel araştırmasından, örneğin derin bir sanat deneyiminin mümkün olup olmadığına dair sorgulamalarından kimseye bahsetmiyor. Sanatın doğasını veya klişelerini sadece iç sesiyle tartışıyor. Zaten ne yaptığını kendisi de pek bilmiyor. Edebî sahtekârlığının ne kadar da sahte olduğunu düşünürken sahici biri olup çıkıyor. Çoğu zaman dumanlı kafasıyla sadece etrafındaki insanlara değil, kendi kendisine de komik/trajikomik oyunlar oynuyor ve gündelik gerçeklikten ayrılan bir bilincin nerelere varabileceğini gösteriyor. Tüm düşünsel sakarlıklarına rağmen ne yapıp edip dünyanın ve kendisinin izleyicisi hâline geliyor. "Bir başkası" olarak görünmeye çalışırken, "bambaşka biri" oluyor: Atocha İstasyonu'nun bombalanmasıyla karışan Madrid'de, güncel bir "sanatçının genç bir adam olarak portresi"ni sunuyor. Atocha'dan Ayrılış, Hakan Toker'in çevirisiyle Türkçede.

"Günümüz hayatında sanat ve gerçekliğin kesişmesi üzerine olağanüstü bir roman."
John Ashbery

"Tek kelimeyle büyüleyici. Lerner'ın yalancı, haplara boğulmuş, kendisinden nefret eden, dâhiyane budalalıkların kahramanı tam anlamıyla unutulmaz bir karakter…"
Paul Auster

"Atocha'dan Ayrılış, zekâ dolu bir mizaha sahip; capcanlı ve her cümlesiyle özgün. Şimdiye dek okuduğumu hatırladığım hiçbir şeye benzemiyor."
Jonathan Franzen

Kitap Üzerine Yazılar

Ben hiç burada olmadım/ Sen beni hiç görmedin, küçük İskender, SabitFikir:
http://www.sabitfikir.com/elestiri/ben-hic-burada-olmadim-sen-beni-hic-gormedin

Hayata Temas Etmeden Yaşamak, Tülin Er, Radikal Kitap:
http://kitap.radikal.com.tr/Preview/394003-yazdir

Atocha'dan Ayrılış, "idefix 2014'ün Öne Çıkan 50 Romanı Listesi"nde:
http://www.idefix.com/kitap/sf2014_best100.asp?sira=20

    KİTAPTAN ALINTI

    Adam, “Peki ama kişisel olarak hangi şairlerden etkilendiniz?” diyerek sorusunu tekrarladı. Bana çok az soru geldiği için muhtemelen iyi niyetle yöneltilen bu soruya cevap vermek kolay olmayabilirdi. Birkaç isim söyle gitsin. “Lorca,” diye salladım. “Miguel Hernández.” Ama sonra, dehşet ve şaşkınlık içinde kaldım, çünkü aklıma başka şair gelmiyordu; İspanyol özel isimlerinin hepsi aklımdan çıkmıştı; sanki çok az bilinen yazarlarmışçasına sallayabileceğim yaygın isimleri bile aklıma getiremiyordum. Bir şairin şiir anlayışının veya topluma bakışının benim kendi şiirsel çalışmalarımı nasıl etkilediğini açıklayarak veya bu şairler ile az önce yaptığım yorumlar arasında bağlantı kurarak listedeki isimleri açımlamayı unut: Yalnızca birkaç isim söyle gitsin.

    Nihayet, neredeyse hiç okumadığım iki ünlü şairi hatırladım: Juan Ramón Jiménez ve Antonio Machad, ama isimler kafamın içinde birbirlerine çarpıp dağıldıktan sonra yeniden birleşti ve ağzımdan şu çıktı: “Ramón Machado Jiménez,” bu en az “Whitman Dickinson Walt,” demek kadar gülünçtü ve birkaç kişi kıkırdadı. Düzeltmeye çalıştım ama yine yanlış söyledim: “Antonio Ramon Jimenez,” şaşırıp kalanlar artık affedilmez hatamı anlamışlardı, o kadar büyük bir hataydı ki belki de ilk
    anda ironik bir cevap verdiğimden şüphelenenler bile olmuştu; gülüşmeler yükseldi. Meşhur Amerikalı burslu, yirminci yüzyılın en ünlü İspanyol şairleri listesinden dört isim çıkaramıyordu. “Jiménez ve Machado,” dedim sonunda, en azından iki şairi birbirinden ayırmıştım ama artık çok geçti; kendimi ve vakfı rezil etmiş, Teresa’yla ilgili her şeyi mahvetmiştim.