Sadık Ruslan

Georgi Vladimov

 

Modern Rus edebiyatının efsane yazarı Georgi Vladimov, başyapıtı olarak kabul edilen romanıyla Türkçede.

Sovyet Rusya'sı zamanında yasaklanan fakat hikâyesi kulaktan kulağa, kaçak basılan nüshaları ise elden ele dolaşan Sadık Ruslan, Kayhan Yükseler'in çevirisiyle, yakında...

KİTAPTAN ALINTI

Koşmaya başladı, yıldızlar da onunla birlikte koşuyordu. Durdu, onlar da durdu, yıldızlar onu sabırla bekliyordu. Bu numarayı daha önce de biliyordu ama bu oyun onu her zaman heyecanlandırıyordu, yıldızlara şükranla baktı, havlayarak onlara dostça bir şeyler söylemek istiyordu. Birden Pejmürde'yle uzun zaman bekledikleri trenin çok yakında gelmesi gerektiğini anladı.

Parlak bir ışık çakması zihnini aydınlattı ve hayalini, hayallerinden en tatlısını açığa çıkardı. Ruslan hiç deniz görmemişti ama ilkanamızın tuzu onun kanında da çözülmüştü, okyanusun sonsuz dalgaları gri çakıllı bir sığlığa yuvarlayarak tehdit eder gibi kükremesini iyi hatırlıyordu, dalgaların birbirine karışmış buğulu sırtları fıskiyeler halinde havaya fışkırıyor, karanlık gökyüzünde belayı üzerine alarak beyaz kuşlar uçuruyordu. Sahibinin sopası ve beyaz pelerini, ip sandaletleri ve içinde ekmek ve şarap olan sırt çantası kıyıda duruyordu, kendi de kıyıyı döven koca dalgaların ardında yüzüyordu. Güçten kuvvetten kesilmişti, dalganın kükreyen ters devinimine karşı koyamıyordu, yardım istedi. Ruslan ona havlayarak: “Hemen geliyorum, biraz dayan!” dedi. Kendini önünde bir duvar gibi dikilen kalın su tabakasının içine attı. Onu kafasıyla yardı, bir an gözleri görmez, kulakları duymaz oldu, sadece çakıl taşlarının camsı gıcırtısını duymuştu. Sonunda hava ağzından kurtulunca suyun yüzeyine çıktı, gürültüyle burnundan soludu, sonra mutluluk ve gururla dolu sahibine doğru yüzmeye başladı, dalgaların tepelerini uçarak, inişte yuvarlanarak geçiyor, gitgide sahibine yaklaşıyordu, kudurmuş afetin ortasında kâh sahibini gözden kaybederek, kâh başını yeniden bularak…