Hadi, Yarın Görüşürüz

William Maxwell

Lloyd Wilson'ın öldürülüşü birçok şeyle birlikte, zanlının oğlu ile komşu çiftlikte yaşayan, aynı yaşlardaki bir çocuk arasında doğmaya başlayan arkadaşlığın da son bulmasına neden olur. Aradan yıllar geçer, hatta yarım yüzyıl… Komşu çocuk, neredeyse yaşlı bir adam haline geldiğinde meşum olayı tekrar hatırlar. Fakat elinde bilgi kırıntılarından ve birkaç soluk anıdan başka bir şey olmadığını fark edince gerçekleri yeniden inşa eder. Boşlukları yavaş yavaş doldurur. Yaşanmış bir zamanı tekrar kurar zihninde. Hatta öyle bir kurar ki, sonunda "kurgu" sözcüğünün somutlaşmış bir örneği çıkar. Sadece adli bir vakanın değil, hayatın boşluklarına nüfuz eden bir hayal gücünün büyüsünü sunar William Maxwell.
"Okuyanın, bir gün tekrar okumak isteyeceği kitap" olarak nitelenen Hadi, Yarın Görüşürüz'ü Çiğdem Erkal İpek Türkçeleştirdi.

Hadi, Yarın Görüşürüz, benim neslimin yazarlarını, kısa yazmamız ve bunu büyülü bir şekilde (çünkü Maxwell’in romanı oldukça büyülü bir şekilde derin olmakta mahirdir) yapmamız gerektiği hakkında epey düşündürmüştür. Fakat Tanrı'm, nasıl bir model var önümüzde! Rüzgârı şişelemek daha kolay olurdu. İnsanın cesaretini kıracak kadar örnek alınması zor bir niteliği var: Büyüklüğü basitmiş gibi gösteriyor.”

Richard Ford

“Maxwell’in sesi, Amerikan edebiyatının en bilge, aynı zamanda da en nazik seslerinden biridir.”

John Updike

 

Kapak tasarım: gray318

KİTAPTAN ALINTI

Onlar mı evin bir parçası, yoksa ev mi onların bir parçası sorusu, çocukların cevap vermeye hazır olmadıkları bir sorudur.  Madem köpeği elinden aldınız, onu aldıktan sonra mutfağı da alın. Akşam yemeği için pişen şeyin fırındaki kokusunu da.  Sonra çamaşır gününün kokusunu, tahta askılarda kuruyan yünlülerin kokusunu.  Küllerin kokusunu.  Ocağın üzerinde için için kaynayan sabunun.  Otlak çiti yanında bekleyen yaşlı, uslu atı alın.  Okuldan geldikten sonra akşam yemeğine oturuncaya kadar onu meşgul eden gündelik işleri alın. Sabahın erken saatlerindeki sisi alın, ağaçların tepelerinde kavga eden kargaların seslerini alın.

Çalışma giysisi hâlâ oda kapısının yanındaki çivide asılı duruyor ama kimse onları ne giyiyor, ne çıkartıyor.  Kimse yatağında uyumuyor.  Ya da sırtı kopuk Tom Swift and His Flying Machine’i okuyor. Madem eliniz değdi, almışken onu da alın.

İbrikle leğeni de alın, nasıl olsa her ikisi de kuru ve tozlu.  Kedilerin bir sıra olup oturarak ağızlarını bir karış açıp birilerinin gırtlaklarından aşağıya süt sağmasını bekledikleri inek ahırını da alın. İneklerin ahırını da alın: Saman, toz, at sidiği, terle lekelenmiş eski derilerin kokusunu, açık kapının ardında uzanan sürülmüş tarlayı döven yağmuru.  Tüm bunları alırsanız ona ne yapmış olursunuz?  O kadar büyük bir yokluk karşısında ona eskisi gibi iyi bir oğlan olmaya devam etmesini söylemenin yararı ne?  O da, başka bir oğlanmış gibi hayata yeniden başlayabilir.