Cam Arılar

Ernst Jünger

Bir zamanların süvari yüzbaşısı olsa da, artık beş parasız olan Richard, iş bulmak için ordudan arkadaşı Twinnings’in yardımına başvurur.  Fakat artık devir değişmiştir: Atların yerini tanklar, kahraman askerlerin yerini iş adamları almıştır. Neyse ki Twinnings, Richard için gizemli bir mucit ve iş adamı olan Zapparoni ile bir görüşme ayarlar. Zapparoni otomat üretiminden film endüstrisine birçok alanda muazzam bir güce sahiptir ve bazı işler için Richard gibi birine ihtiyacı vardır.  Görüşme, Zapparoni’nin hem teknoloji harikalarıyla dolu hem de tamamen doğayla bütünleşmiş malikânesinde yapılacaktır.
Richard böylesine güçlü ve zeki bir adamın kendisiyle neden görüşmek istediğini merak ederken, geldiği bu büyülü mekânın gizemini de fark eder: Teknolojinin yeni dünyası ile bir askerin eski dünyasının karşılaşmasıdır bu.
Distopik kurgusu, felsefi derinliği ve insan ruhunun yeni dünyayla karşılaşması sonucu yaşadığı travmayı tasvir gücüyle türünün en iyileri arasında yer alan Cam Arılar, (1957) adeta bir kâhinin şaşkınlığa uğratan öngörülerinin de romanı.
Yirminci yüzyıl Alman edebiyatının en tartışmalı ve özgün yazarlarından Ernst Jünger’in bu sıradışı eserini Mert Moralı Almanca aslından çevirdi.

KİTAPTAN ALINTI

Artık ben de sözlerimi tıpkı okuru mutlu bir sona doğru sürükleyen romanlardaki gibi sonlandırabilirim.
Lakin burada farklı kurallar hüküm sürüyor. Günümüzde sadece mutlu sona inanmayan ve bilinçli olarak ondan feragat eden insanlar hayatını idame ettirebilir. Mutlu asır diye birşey olmasa da mutlu anlar vardır ve anın içinde özgürlük saklıdır. Hiçlikte sallanan Lorenz’in bile bir özgürlük anı vardı; dünyayı değiştirebilirdi. Böyle bir düşüş sırasında tüm hayatınızın yeniden gözlerinizin önünden geçtiği söylenir. Zamanın gizlerinden biri de budur. An, sonsuzlukla evlenir.
Buradaki arabuluculuk görevimin neleri kapsadığını ve Zapparoni’nin mekânında ne gibi deneyimler kazandığımı yakında tüm detaylarıyla anlatabilirim. Ama bugün sadece ön bahçeyi görmüş olduk. Uğursuz yıldızımın artık solduğunu ancak kaderin kudretini bilmeyenler iddia edebilir. Zira sınırlarımızdan ve en içimizdeki o kişiden kaçamayız. Bu sebeple asla değişmeyiz. Belli bir farklılaşma yaşadığımız doğrudur, ancak bu da kendi sınırlarımızın, etrafımıza çizilmiş dairenin içinde gerçekleşir.